Türkiye’de en çok doğum Ağustos’ta, en az ise Şubat’ta gerçekleşiyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2016’da en fazla doğum ağustos, temmuz ve haziran aylarında oldu, şubat, aralık ve nisan aylarındaki doğum sayıları ise daha düşük kaldı.
Türkiye’de geçen yıl en fazla doğum yaz aylarında oldu, şubat, aralık ve nisan aylarında ise nispeten düşüş yaşandı. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kadın ve Üreme Sağlığı Daire Başkanlığı verilerine göre, Avrupa ülkelerine göre daha genç nüfusa sahip Türkiye’de, doğurganlık hızı yıllar içinde düştü. 1990 yılında binde 2,93 olan doğurganlık hızı 2015’te binde 2,14’e geriledi. Bakanlık, bunun bu hızla seyretmesi halinde 2023’te oranın binde 1,99 olacağını öngörüyor. Geçen yılki hastane verileri değerlendirildiğinde, doğumların en çok yaz aylarına denk geldiği belirlendi. Buna göre, en fazla doğum ağustosta oldu, bunu temmuz ve haziran ayları takip etti. Ağustosta 116 bin 790, temmuzda 113 bin 985, haziranda ise 112 bin 708 kadın annelik heyecanı yaşadı.
EN AZ DOĞUM ŞUBAT’TA
En az doğum sırasıyla şubat, aralık ve nisanda gerçekleşti. Şubatta 96 bin 934, aralıkta 97 bin 101 ve nisanda 98 bin 159 kadın doğum yaptı. “Yaşa özel doğurganlık hızı” oranlarına göre, 25-29 yaşlarında 2010’da binde 126 olan oran, 2015’te binde 135’e yükseldi. “Ergenlik dönemi” olarak tanımlanan “Adolesan” yaş grubundaki doğurganlık hızı ise 2010’da binde 34 iken, 2015’te binde 25’e düştü. Türkiye’de 2012 yılında toplam 1 milyon 239 bin 62 doğum gerçekleşirken bu rakam 2015’te 1 milyon 306 bin 373’e yükseldi. 2016’da ise rakam bir miktar düşüşle 1 milyon 248 bin 183 oldu. Geçen yıl dünyaya gelen bebeklerin 429 bin 454’ü devlet, 554 bin 897’si özel, 198 bin 101’i eğitim ve araştırma, 65 bin 731’i ise üniversite hastanelerinde hayata gözlerini açtı.
DOĞUM SORSA İLK BİN GÜNDE BESLENMEYE DİKKAT
Prof. Dr. Erkan: İlk bin gündeki sağlıklı bir beslenme, ileride oluşabilecek davranışsal sorunlar, psikolojik bozukluklar, kanser ve kalp hastalıklarının gelişimini önleyebiliyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tülay Erkan, doğumdan sonraki ilk bin gündeki sağlıklı beslenmenin, ileride oluşabilecek davranışsal sorunlar ve psikolojik bozukluklar ile kanser ve kalp hastalıklarının gelişimini önleyebildiğini bildirdi. Klinik Enteral Parentel Nütrisyon (KEPAN) Derneğince bu yıl 10’uncusu düzenlenen Klinik Enteral Parenteral Nütrisyon Kongresi, Belek Turizm Merkezi’ndeki bir otelde başladı.
ANNE SÜTÜ OLMAZSA OLMAZ
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Erkan, malnütrisyonun (yetersiz, kötü beslenme veya hastalıklara bağlı beslenme bozukluğu nedeniyle vücutta görülen değişikliklerin tamamı) sadece kişisel yönden hastaların hayatını etkileyen bir problem değil, bir toplumsal sağlık sorunu olduğunu belirtti. Bebeklerde yetersiz beslenmenin önüne geçme konusunda anne sütünün önemine dikkati çeken Erkan, ilk 6 ay “olmazsa olmaz” olan anne sütüne 2 yaşına kadar devam edilmesinin önerildiğini söyledi.
Anne sütü alamayan çocuklara verilen mamaların içeriklerinin anne sütüne yakın olduğunu ifade eden Erkan, şunları kaydetti:
BELİRGİN FARK VAR
“Anne sütü alanlar ile alamayanlar arasında ilerideki yaşamlarında sağlık sorunları açısından belirgin bir fark var. İlk bin gündeki sağlıklı bir beslenme, ileride oluşabilecek davranışsal sorunlar, psikolojik bozukluklar, kanser ve kalp hastalıklarının gelişimini önleyebiliyor. İleride yaşanan sorunlar bu dönemdeki beslenme bozukluklarından itibaren başlayabiliyor. İlk bin gündeki beslenmeyi anne sütü temelli, sağlıklı planlayabilirsek ileride yaşanabilecek sağlık sorunlarını da önleyebilmiş oluruz.”
Proje Bilgi Formu
Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.