TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan Ekosisteme Dair’in 15. sayısı yayımlandı. Üç ayda bir yayımlanan Ekosisteme Dair’in yeni sayısında, ekosistem krizinin en önemli temalarından biri olan “kirlilik” konusu hava, su ve toprak boyutu ile ele alınıyor. Hava kirliliğinin biyoçeşitliliği azaltmasından, tarımsal üretim ve genel ekonomik refaha kadar geniş çaplı olumsuz etkilerine dikkat çekilen çalışmada, öne çıkan diğer konular arasında; su kirliliğinin dünya genelindeki ekosistem ve insan sağlığı üzerindeki etkileri, toprak kirliliğinin sağlıklı besin döngüsü ve karbon depolama kapasitesi üzerindeki tehlikeleri vurgulanıyor. İklim hedeflerine ulaşmak için finansman gereksiniminin de detaylı bir şekilde irdelendiği Ekosisteme Dair’in 15. sayısında, büyük teknoloji şirketlerinin yapay zekâ yatırımları ile ada ülkelerinin yaşadığı iklim kaynaklı sorunlar da öne çıkan konular arasında yer alıyor
TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından üç ayda bir yayımlanan Ekosisteme Dair’in 15. sayısı, ekosistem krizinin en önemli temalarından biri olan “kirlilik” konusuna odaklanıyor. Özellikle hava kirliliğinin biyoçeşitliliği azaltmasından tarımsal üretime ve genel ekonomik refaha kadar uzanan geniş çaplı etkilerine vurgu yapılıyor. Yayında, kirlilik konusuna ilişkin daha kapsamlı araştırmalara odaklanılarak, bu önemli konunun üzerinde dikkatle durulması gerektiği vurgulanıyor.
Ekosisteme Dair’de yer alan bir araştırmaya göre, hava kirliliği nedeniyle 2019’da aşırı ozona maruz kalan buğday üretimi, 35 Avrupa ülkesinde toplam 1,4 milyar euroluk bir kayba yol açtı. Buna göre Türkiye, 132 milyon euro ile en ağır kaybı yaşayan dördüncü ülke konumunda bulunuyor. Su kirliliğiyle ilgili olarak ise 2022 yılı itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 2,2 milyar insan güvenli içme suyuna erişimden yoksun durumda yaşıyor. Tatlı su ekosistemlerinden elde edilen suyun ekonomik değeri ise 2021’de 58 trilyon dolar civarındaydı, bu rakam küresel GSYH’nin yüzde 60’ına eşdeğer. Toprak kirliliği de ekosistemde büyük sorunlara neden olan bir diğer konu olarak öne çıkıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, dünya genelinde toprağın yaklaşık yüzde 33’ünün orta veya yüksek seviyede bozulmaya uğradığını belirtiyor.
İklim finansmanı konusuna da dikkat çekilen yayında, European Roundtable for Industry (ERT) isimli sivil toplum örgütü tarafından hazırlanan raporun çıktılarına yer veriliyor. Buna göre, Avrupa’nın iklim hedeflerine ulaşabilmesi için 2030’a kadar 800 milyar euroluk enerji
altyapı yatırımına ihtiyaç duyuluyor. Bu rakam, 2050’ye kadar gereken yatırımlar göz önüne alındığında 2,5 trilyon euroya kadar çıkıyor. Climate Policy Initiative tarafından yayımlanan bir rapora göre de Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için 2030’da küresel düzeyde yıllık 9 trilyon dolar, 2031-2050 döneminde ise 10 trilyon dolardan fazla finansmana ihtiyaç duyulacağına dikkat çekiliyor.
Diğer taraftan, teknoloji yatırımları açısından, büyük teknoloji şirketlerinin yapay zekâ taleplerini karşılamak için veri merkezlerine yoğun yatırım yaptığını hatırlatan Ekosisteme Dair’de bu şirketlerin enerji altyapısına 2024’te toplam 40 milyar dolar harcamasının beklendiği belirtiliyor. ABD merkezli JP Morgan Chase’e göre, 2022’de teknoloji şirketlerinin toplamda 90 teravatsaatlik elektrik tükettiği, bunun da Kolombiya’nın tükettiği elektriğe denk geldiği ve bu miktarın 2026’ya kadar iki katına çıkabileceği aktarılıyor.
Ekosisteme Dair’in 15. sayısında öne çıkan satır başları şöyle sıralanıyor:
Hava kirliliği: Sadece biyoçeşitlilik azalması dolayısıyla doğal sermayemizi olumsuz etkileyerek ekosistem bozulmasını hızlandırmakla kalmıyor, tarımsal üretimden genel ekonomik refahımıza, sağlığımıza kadar pek çok alanda etkiler yaratıyor.
Su kirliliği: Dünya Bankası’na göre, suyun aşırı kirli olduğu bölgelerde su kalitesinin ekonomik büyümeyi yüzde 33 oranında azaltma riski bulunuyor. Ayrıca, içme suyu kirliliğinin yetersiz hijyen ve temizlik nedeniyle ortaya çıkan ishal vakalarıyla 2021 yılında dünya genelinde 829 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğu tahmin ediliyor.
Toprak kirliliği: Bu olgu, ekosistemlerin ve insan sağlığının önemli bir tehdidi durumunda. Toprağın sağlıklı bir yapıya sahip olması, besin zincirinin işleyişi, tarımsal üretim ve insan sağlığı açısından kritik öneme sahip. Ancak, antibiyotiklerin toprağa sızması sonucunda antibiyotiğe dirençli bakterilerin oluşması, ciddi bir sağlık sorununa yol açıyor. FAO’ya göre, her yıl yaklaşık 700.000 ölüme neden olan bu bakterilerin sayısının 2050’ye kadar artması bekleniyor.
Finansman: Avrupa’nın iklim hedeflerine ulaşabilmesi için enerji altyapı yatırımına ihtiyaç duyuluyor. Küresel düzeyde finansman imkanları yeniden değerlendirilerek yaratıcı finansman kalemleri oluşturulmaya başlanıyor.
Teknoloji yatırımları: Büyük teknoloji şirketleri, yapay zekâ taleplerini karşılamak için yoğun bir şekilde veri merkezlerine yatırım yaparken, bu alandaki büyüme eğilimi giderek artıyor.
İklim Adaleti: Küresel ekosistem krizinin iklim adaleti bağlamındaki etkilerini anlamak için çarpıcı örneklerden biri Tuvalu. Yaklaşık 11.500 kişilik nüfusuyla küçük bir ada ülkesi olan Tuvalu, iklim krizinde küçük bir rol oynasa da büyük bir tehdit altında. Son 30 yılda deniz seviyesindeki 15 cm’lik yükseliş nedeniyle ülke, bu yüzyılın sonunda tamamen sular altında kalma riskiyle karşı karşıya. Bu koşullar altında, Tuvalu’nun ulusal statüsünü sürdürüp sürdüremeyeceği belirsizliğini koruyor.
Proje Bilgi Formu
Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.