Kayyuma devredildikten sonra kapatılan Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarından oluşan 30 şüpheliye yönelik “darbe girişimi” ve “FETÖ/PDY üyeliği” suçlarından hazırlanan iddianamede, “örgütün Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını tehlikeye düşürmek ve devleti zaafa uğratmak için suç teşkil eden her türlü eylemi gerçekleştirdiği” belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, FETÖ/PDY’nin kuruluşu ve genişlemesi, amacı ve ideolojisi, örgütlenme yöntem ve stratejileri, hiyerarşik yapısı, istihbarat ağı ve arşivi, mali yapısı ve gelir kaynakları, silahlı gücü, emniyet ve yargı yapılanmasını kullanarak gerçekleştirdiği bazı yasa dışı faaliyetler ile genel yapısı özetlendi.
– “Zeka düzeyiyle belirlenen örgüt üyelerinin çelişkisi”
FETÖ’nün, başta mülkiye, adliye, emniyet, milli eğitim ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) olmak üzere Türkiye’de devletin bütün anayasal kurumlarını ele geçirmeyi hedefleyerek, kurulduğu ilk günden itibaren devlet içerisine sızarak kendi özel hiyerarşisi ile illegal kadrolaşmaya gittiği belirtilen iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:
“Bunu FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen’in muhtelif ifade ve açıklamalarında rahatlıkla görmek mümkündür. FETÖ/PDY ile doğrudan ilgili olmayan şahısların örgütün beyan edilen felsefesi ile uygulamaları arasındaki çelişkileri ve hataları görmemiş olmaları normal karşılanabilir. Ancak büyük çoğunluğu zeka düzeyleri esas alınarak belirlenen ve belli bir hiyerarşiye tabi olarak yetiştirilen üyelerin, örgüt içerisinde iken bu çelişki ve hataları fark etmediklerini ileri sürmeleri mantıkla çelişmektedir. Bu nedenle militanların adalet karşısına çıkarıldıklarında, bu çelişkileri zamanında fark edemediklerini ya da geç fark ettiklerini dile getirerek ağız birliği etmişcesine savunma mekanizmaları geliştirmeleri de temelinde sorgulanması gereken bir tutumdur. Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da bu tutuma dayalı savunmanın, militanların aldıkları formasyonun bir neticesi olduğu, militanların zeka ve eğitim düzeyleri dikkate alındığında mantıkla bağdaşmadığıdır. ”
FETÖ/PDY’nin zamanla yurt dışında da örgütlenmeye gittiği ve örgütün hemen hemen her kıtada sorumlu kıta imamının bulunduğu anlatılan iddianamede, “Nihai amaçlarına ulaşmak için TSK, emniyet teşkilatı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve özel güvenlik şirketleri bünyesine sızdırılan örgüt mensuplarının silah ve silah kullanma yetkisine sahip olmaları, örgütlü yapının gerektiğinde maddi ve manevi cebrin yanı sıra silah da kullanmış olması gibi hususlar, FETÖ/PDY’nin silahlı bir suç örgütü olduğunu kanıtlamaktadır.” denildi.
– Yayın organları üzerinden algı operasyonları
Örgütün son yıllarda adeta bir “korku imparatorluğu” oluşturmayı başardığı, bu sürecin birinci aşamasında, yayınlanan ya da yayınlanacak olan ses kayıtlarının, kamuoyunda gündem oluşturan yazarlar tarafından geniş kitlelere “iddia” şeklinde ana hatlarıyla duyurulduğu ve ikinci aşamada şahıslar tarafından ortaya atılan bu iddiaların, özellikle belirli basın yayın kuruluşları aracılığı ile haberleştirilerek, ülke genelinde “tartışılır” hale getirildiği aktarılan iddianamede, “Üçüncü aşamada ise ‘mevcut hükümet aleyhine tepkiselliğin arttırılması’, ‘kitlelerin harekete geçirilmesi’, ‘devlet kurumlarının ve bürokrasinin yıpratılması’ gayeleri ile konu hakkında bilinçaltı algısı oluşturulan kitlelere hitaben sosyal medya ve basın yayın organları üzerinden algı operasyonları yapılmaktadır.” ifadesi kullanıldı.
Örgüt içerisinde faaliyet gösteren bazı kişilerin kaleme aldıkları köşe yazılarını, makaleleri, fikir beyanlarını, yorumları, yazdıkları kitaplarda, sosyal paylaşım sitelerinde, dizi ve filmlerde, internet medyasında, gazetelerde yayınlayarak algı oluşturdukları, bu suretle kamuoyunu, siyasi, hukuki, ekonomik ve güncel konularda örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirdiklerine dikkati çekilen iddianamede, örgüt mensuplarının geniş kitlelere ulaşarak sempatizanlarını diri tutmak ve onlara mesaj vermek amacıyla dizileri, filmleri, sosyal medya araçlarını sıkça kullandıkları, örgüt tarafından yönetilip yönlendirilen televizyon kanallarında yayınlanan dizelerde, tabana mesajlar gönderildiği, operasyonel bilgilerin aktarıldığı ve önlem olarak da gerçek hayattaki kişi isimlerini ve olayları çağrıştıran karakterlere yer verildiği dile getirildi.
– Nihai hedefe ulaşmak için son atak: 15 Temmuz darbe girişimi
İddianamede, FETÖ/PDY’nin Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmek olan nihai hedefine ulaşabilecek gücü elde ettiğine inandığı ve bu öz güvenle nihai hedefe ulaşmaya yönelik eylemlerini arttırdığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Nihai hedefe ulaşmak için başlatılan son sürecin, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir askeri casusluk, Tahşiye, Selam Tevhid, MİT, MİT tırları ve 17-25 Aralık gibi sahte, hukuka aykırı delillere dayanan kurgu soruşturmalarla başlatıldığı, devletin kurumlarına sızan ve hiçbir hukuki, insani ve ahlaki kaygısı bulunmayan militanlar aracılığıyla gerçekleştirilen bu eylemlere 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla hız verildiği, örgütün önemli finans yapı taşlarından birisi olan dershanelerin kapatılması kararının alınması, örgüte yönelik soruşturmaların başlatılması, örgütün özellikle TSK içerisindeki yapılanmasının gün yüzüne çıkması üzerine örgüt lideri ve mensuplarının paniğe kapıldığı, birkaç başarısız denemeden sonra tasfiye edileceği kaygısına kapılan suç örgütünün son bir atakta bulunarak 15 Temmuz 2016 tarihli darbe kalkışmasını hayata geçirdiği görülmektedir.”
FETÖ’nün diğer terör örgütleri gibi amaca ulaşmada her yolu mubah ve meşru görerek cebir ve şiddeti yöntem olarak kullandığına, ancak cebir ve şiddet yöntemlerinin diğer terör örgütlerine benzemediğine dikkati çekilen iddianamede, örgütün devlet içindeki silahlı ve örgütlü kadrolarını örgütsel hedefi elde etmede, devlet içerisine sızdırılmış örgüt üyeleri vasıtasıyla kamu gücünü ve hukuku kılıf olarak kullandığı, örgüt yöneticilerinin hedeflerine ulaşmak amacıyla itaate alıştırılmış ve kendilerine bağlı kamu görevlilerini araç olarak kullandığı bilgisi verildi.
– “Devlet otoritesini yıkmak için çaba sarf ettiler”
Örgüt mensuplarının kamu gücünü de kullanarak uyguladığı cebir ve şiddetin ölümlere, kişilerin hürriyetlerinin kısıtlanmasına, kendilerinden olmayan bürokratların tasfiyelerine, örgüte finans sağlamaya, ülke içerisinde huzur ve sükunun bozulmasına veya ülkenin uluslararası alanda zor duruma düşmesine neden olduğu anlatılan iddianamede, terör örgütünün teşebbüs aşamasında kalan ve başarısızlıkla sonuçlanan söz konusu eylemleriyle ilgili yürütülen soruşturmalarda, örgütün yapısı ve işleyişi hakkında önemli bilgilere ulaşıldığına vurgu yapıldı.
İddianamede, FETÖ/PDY’nin, uluslararası anlaşmalarda belirtilen hususlar doğrultusunda Türkiye’de de 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde tanımlanan eylemleri gerçekleştirdiğinin söz ve eylemlerle sabit olduğu kaydedilerek, şunlar aktarıldı:
“FETÖ/PDY cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, Anayasa’da belirtilen cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmeyi hedeflemiş, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaya teşebbüs etmiş, Türk devletinin ve cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek istemiş, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek için çaba sarf etmiş, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla her türlü suç teşkil eden eylemleri gerçekleştirmiştir.”
Proje Bilgi Formu
Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.