Yalnızca iki kişinin hayatını kaybettiği Yeni Zelanda depremi akıllara yine Türkiye’de yaşanan ve yaşanması muhtemel depremleri getirdi. 1999 Marmara depreminde 17 binin üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybettiği Türkiye'de 18 milyonu aşan yapı stokunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı ise 20 yaşın üzerindeki güvensiz konutlardan oluşuyor. 2012 yılında başlatılan kentsel dönüşümde yenilenmesi hedeflenen 6,5 milyon binaya karşın, 4 senede kentsel dönüşüm sürecine girebilmiş bina sayısı ise sadece 120 bin…
Yeni Zelanda’da yaşanan 7.8 büyüklüğündeki deprem ve iki gün dolmadan 1.200’ü geçen artçı sarsıntıların ardından ülkede iki kişinin hayatını kaybetmiş olması “Bu deprem yakın zamanda Türkiye’de olsa neler olurdu?” sorusunu bir kez daha akıllara getirdi. 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen 7,5 şiddetindeki Marmara Depremi’nde resmi raporlara göre; 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 23 bin 781 kişi yaralandı, 505 kişi sakat kaldı. 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 işyeri de hasar gördü.
Deprem değil bina öldürür!
Adım adım yaklaşan Marmara depreminin endişelerini yoğun olarak yaşadığımız bugünlerde, aslında ‘deprem değil bina öldürür’ gerçeğinin bir kez daha gözler önüne serildiğini vurgulayan Çukurova Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, ülke genelinde kentsel dönüşüm çalışmalarının acil olarak hızlanması gerektiğini söyledi.
Yüzölçümünün yüzde 92’si deprem kuşağında bulunan Türkiye’de yaklaşık 18 milyonu aşan yapı stokunun yüzde 67’sinin ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ının ise 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluştuğunu hatırlatan Tamer Son, Türk halkına acilen 1999 depreminden sonra güvenilir firmaların inşa ettiği konutlara taşınmaları ve binalarını yenilemek için harekete geçmeleri gerektiği mesajını verdi. Geçtiğimiz günlerde 6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası’nın uygulama yönetmeliğinde yapılan radikal değişikliklerle bina yenileme sürecinin çok daha hızlı ilerleyeceğine dikkat çeken Tamer Son, sürecin sağlıklı işlemesi için bina sahipleri ve firmaların kentsel dönüşüm fırsatını rant yarışına çevirmeye çalışmak yerine çözümcül bir yaklaşımla ilerlemeleri gerektiğini söyledi.
Deprem ülkesi Türkiye’de insanların huzur içinde yaşayabilecekleri, dayanıklı, uzun ömürlü, güvenli ve sürdürülebilir projeler inşa edilmesi gerekliliğinin altını çizen Tamer Son, şunları aktardı; “Kentsel dönüşümle birlikte Deprem Yönetmeliği’ne uygun olarak kaliteli malzemeler ve en son inşaat teknolojileri ile inşa edilmiş binaların sayısı hızla artacak. Bu doğrultuda tüketicilerin de kentsel dönüşüm sürecinde binalarını yeniletirken ya da konut seçerken hem statik hem de estetik değerleri sorgulamaları gerekiyor. Zemin etüdünden projelendirmeye, malzeme kalitesinden yapım faaliyetine kadar bina üretim sürecinin her aşamasında alınacak mühendislik hizmeti yapıların güvenli ve sürdürülebilir olmasının en önemli teminatı. Bu nedenle mühendislik ve mimarlık hizmetlerine gereken önemi veren inşaat firmalarını tercih etmek çok önemli.”
Türkiye’de kentsel dönüşüm sürecinin 2012 yılında başladığını ve resmi rakamlara göre ilk etapta yaklaşık 6,5 milyon binanın yenilenmesinin hedeflendiğini hatırlatan Tamer Son, İstanbul Kentsel Dönüşüm Derneği’nin açıklamalarına göre 4 senede sadece 120 bin binanın kentsel dönüşüm sistemine girdiğine dikkat çekti. Bugüne kadar süreci tıkayan pek çok nedenden ötürü kentsel dönüşümün yavaş ilerlediğini belirten Tamer Son, Kentsel Dönüşüm Yasası’nın uygulama yönetmeliğinde yapılan değişiklikler ile yatırımcıların ve konutunu yenilemek isteyen mülk sahiplerinin önündeki engellerin ortadan kalktığını belirtti.
Proje Bilgi Formu
Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.