Deprem sonrası çıkacak yangın sayısı 3.000’i bulabilir

İTÜ Makine Fakültesi Öğretim Üyesi, Türkiye Yangından Korunma Vakfı Kurucu Başkanı ve Onursal Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, deprem sonrası ortaya çıkan, can ve mal kaybının büyük ölçüde artmasına yol açan felaketlerden biri olan yangınla ilgili uyarıyor.

Deprem sonrası, yapısal olarak güçlü ve yıkılmamış binaların içerisinde bulunan tesisatlarda kırılmalar, elektrik hatlarında kopmalar yaşanabileceğini belirten Kılıç, aynı ortamda ocak, mum, soba, şömine gibi açık ateş olması durumunda yangın meydana geleceğini söylüyor. Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, “Deprem sonrası yaşanan patlamaların en büyük nedeni gaz. Genellikle doğalgaz kullanılan yerlerde, deprem sonrası boruların kırılmasıyla ortaya çıkan gaz, ortamdaki açık ateşle veya bir kıvılcımla karşılaşınca patlamalar meydana geliyor. Deprem esnasında, her ne kadar doğalgaz akışı ana vanadan kapansa da, doğalgaz borularının içerisinde kalan gazlar risk oluşturuyor. Deprem durumunda borunun içerisinde kalan gazın tahliye edilmesini sağlayan,  alev görmeyince gazı direkt olarak kesen sistemlerin kurulması gerekli” dedi.

Deprem sonrası oluşacak yangının sayısının ve bu yangınların vereceği zararların o anda, o ortamda bulunan açık ocak, açık ateş sayısına bağlı olarak değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Kılıç, “Deprem olduğu sırada açık ocak sayısı fazlaysa, deprem sonrası yangınların görülme oranı büyük ölçüde artıyor. Özellikle sabah ve akşam saatleri yani yemek saatlerinde yaşanan depremler bu anlamda ekstra risk yaratıyor. En büyük korkumuz, İstanbul’daki büyük bir depremde sobaların, kombilerin yanması, ocakların açık olması. Bu durum, çok sayıda yangına sebep olacaktır. İstanbul’da kış aylarında, akşam saatlerinde bir depremin olduğunu varsayarsak, deprem sonrası meydana gelecek yangın sayısını 2.500 – 3.000 adet olarak öngörebiliriz” diye konuştu.

Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’deki yüksek binaların sadece yüzde 5’i depremde yangın güvenliği açısından uygun. Binaların yüzde 95’i deprem sonrasında oluşabilecek yangınlara karşı güvenliği olmayan binalar. Bu yüzde 5’lik kısım da son dönemde yapılmış binalar arasından çıkar. Binaların ve tesisatların eski, binaların sık, insanların fazla, yolların dar, yanıcı maddelerin fazla olduğu bölgeler yangın açısından en riskli bölgeler. Bu bölgelerde bir de şiddetli deprem yaşanırsa yangın riski daha da artar.”

Yüksek katlı binalardaki yangın riskine de dikkat çeken Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç; “Türkiye’de yüksek katlı binaları üç gruba ayırmak gerekli. İlki 2007 yılından önce yapılanlar, ikincisi 51,5 metreden kısa olanlar, üçüncüsü ise çok yüksek ve yeni olanlar. 2007 yılından önce yapılan binalarda yangın önlemi ve yangın tesisatı deprem şartlarına uygun olarak yapılmamış. Bu binaların çoğunda, özellikle konutların nerdeyse tamamında bir yangın önlemi yok. Yağmurlama sistemi bulunmuyor, kaçışlar yeterli değil, olanlarda ise algılama sistemi yok. 51,5 metrenin üzerindeki binalarda ise, algılama, söndürme, güvenlik holü, anons sistemi gibi önlemler yönetmelikle zorunlu hale getirilmiş durumda. Fakat, müteahhitler bu sistemleri yapmamak için bina uzunluklarını 51,5 metreye çıkartmıyor, 51 metrede bırakıyorlar. Bu da aşağı yukarı 17 kat ediyor. Oysa, 10 katın üzerindeki bir binayı dışarıdan söndürebilmeniz mümkün değil. Yanan binanın içerisine girip söndürmek de mümkün değil. Bu tür binalar ancak yangın söndürme tesisatı ile söndürülür. İçeride mutlaka korunmuş merdiven olmalı, algılama sistemi ve söndürme sistemi bulunmalı” ifadelerini kullandı.

Üçüncü grup yüksek binaların ise, çok daha yüksek olan, içlerinde algılama sistemi, söndürme sistemi gibi sistemlerin bulunduğu binalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kılıç, “Bu binaları da, yangın söndürme sistemleri yapılmış ama tasarımı uygun olmayan, tasarımı yapılmış ama uygun yapılmayan ve tasarlanmış, uygun yapılmış ama sistemlerin bakımı yapılmamış binalar olarak üçe ayırabiliriz. Tüm bu faktörlere baktığımızda, Türkiye’deki yüksek katlı binaların yüzde 80’ine yakınının yeterli yangın güvenliğine sahip olmadığını söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.            

Dış cephe kaplamalarında yanıcı malzemelerin kullanılmasının da büyük tehlike yarattığına dikkat çeken Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, “Polistiren malzeme aşırı yanıcı, tutuştuğu zaman hızla yayılan bir malzeme. Mantolamada bir çok ülkede 12 metre, en fazla 18 metreden sonra polistiren malzemenin kullanılması yasak. Türkiye’de bu sınır 21 metreydi, maalesef bu yönetmelikte değişiklik yapılarak 28 metreye çıkarıldı. Yani 28 metrenin altındaki binalarda cephede mantolama için son derece yanıcı olan polistiren malzeme kullanılabiliyor” dedi.

Proje Bilgi Formu

Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.

    Önceki yazıTOKİ’den 10 ilde yeni konut atağı!
    Sonraki yazıBu proje tasarruf ettiriyor
    Tuğçe Ağırlar
    Emlakrotasi.com.tr Emlak ve Ekonomi Editörü. 1989 Sakarya doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden 2011 yılında mezun oldu.

    YORUM YAZIN

    Lütfen yorumunuzu yazın.
    Buraya adınızı yazın