Ancak iki ülkenin farklı konularda birbiriyle açık şekilde konuşarak geleceğe yürüyeceklerini dile getiren Kılıç, Türkile ile Almanya arasındaki ilişkilerin önemli bir özelliği bulunduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
“Çünkü Türkiye’den bundan 50 yıla aşkın süre önce Almanya’ya gelip yerleşen vatandaşlarımız var. 3 milyonu aşkın vatandaşımız veya Türkiye kökenli Alman vatandaşı var. Diğer taraftan Türkiye’de, Dışişleri Bakanımızın memleketinde, 80 bini aşkın Alman vatandaşı yaşıyor, yerleşmiş durumda. Dolayısıyla aramızda büyük ortak noktalar var, köprüler var. Birbiriyle çok yakın olan, tarihi ilişkileri olan iki ülkenin zaman zaman zorlukları olsa da geleceğe doğru birbirine yaklaşacağına inanıyorum.”
TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELERİ ÜLKENİZDE SERBESTÇE DOLAŞIYOR
Almanya’da doğduğu ve yetiştiği için kendisinin de 3 milyon Türk kökenliden biri olduğunu belirten Kılıç, konuşmak için burada bulunduğunu, geçmişteki işbirliğinin gelecekte daha iyiye gideceğine tanıklık ettiğini kaydetti.
Bakan Kılıç, Almanya ile Türkiye arasında konuşulacak birçok konu bulunmasına rağmen programda 15 dakika boyunca Deniz Yücel’i ele aldıklarını ifade ederek, “Almanya’da 4 binden fazla terör örgütü üyesini ne yapacağız? Bunlar Türk Alman ilişkilerine yardımcı olmuyor.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Almanya Başbakanı Angela Merkel’e, Fransa’daki G20 Zirvesi’nde PKK ile ilgili dosyaları verdiğini anımsatan Kılıç, “Tabii ki Alman mahkemelerinin bu konuda çalışması gerekiyor. Onun için diyorum zaten. Bakanlarımızın bu konuda konuşması lazım, hükümetlerimizin bu konuda konuşması lazım. Çünkü PKK terör örgütünün üyelerinin Almanya’da serbest dolaşması kabul edilemez. Almanya tarafından da edilemez. Bizim tarafımızdan da kabul edilemez.” dedi.
Almanya İçişleri Bakanlığının ülkede terörist başı Abdullah Öcalan’ın artık resminin ve paçavralarının kullanılmayacağına yönelik kararını da değerlendiren Kılıç, bunun doğru ancak gecikmiş bir karar olduğunu bildirdi.
BİR ÜLKENİN BAKANINA İZİN VERİLMEMESİ AÇIKLANAMAZ
Bakan Kılıç, Hollanda hükümetinin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Rotterdam’daki Başkonsolosluk binasına girişini engellemesini diplomatik olarak açıklanmanın mümkün olmadığına işaret ederek, şunları söyledi:
“Neden? Çünkü bir ülkenin bakanının kendi konsolosluğuna veyahut da büyükelçiliğine gitmesine izin verilmemesi açıklanamaz. Bu bir. İki, orada tamamen ve tamamen ellerindeki gösteri hakkını ki orada gösteri yapan vatandaşlar içerisinde Hollanda vatandaşları da var, neden olduğu belli olmayan bir sebeple birtakım polis kuvvetiyle saldırırcasına üzerlerine gitmek ne sizin ne bizim kabul edilebileceğimiz bir şey. Avrupa değerleriyle de bağdaşmaz. Bu doğru değil. Bu anlamdaki karşılaştırmayla ilgili olarak, yani bunu ne ile izah edeceğimizi ben anlamıyorum. Yani Geert Wilders gibi bir kişi ortaya koymuş olduğu zehirli açıklamaları, bunu söyleyebiliyor. Bu Avrupa için çok ciddi tehlike ve söylediklerinin ne olduğunu siz de ben de biliyoruz. Bunlar kabul edilemez.”
Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) teröristlerinin yönettiği askeri darbe girişimi yaşandığını anımsatan Kılıç, burada Türk hukuk devletinin ve demokrasisinin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını hatırlattı.
FETÖ’nün darbe girişiminden yaklaşık bir ay sonra çıkan Spiegel dergisinin kapağını gösteren Kılıç, “Bunun olumlu mu karşılandığını düşünüyorsunuz? Hayır. Böyle bir şeyi yansıtmakla bir şeyler söyleniyor. Burada sadece duygusal değil, haklı soru işaretleri var.” dedi.
AVRUPA’DA YABANCI DÜŞMANLIĞI VAR
Kılıç, Türkiye’de 16 Nisan’da referandum yapılacağına dikkati çekerek, “Bunun için Almanya’da da Hollanda’da da benim vatandaşlarım oylarını kullanacak. Biz vatandaşlarımıza anlatmak ve onların karar vermelerine yardımcı olmak için bilgiler vermek istiyoruz. Biz bunu yapıyoruz. Muhalefet de yapıyor. ‘Hayır’ diyen muhalefetin burada sahneye çıkışı yasaklanmadı.” diye konuştu.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin konuşmasının önce yasaklandığı, daha sonra izin verildiğini hatırlatan Kılıç, “Demin burada benim Köln’de iki gün önce bulunduğum kısa bir film gösterildi. ‘İddia edildiğine göre siyasi içerik olmayacağı söyleniyor’ deniyor. Ben o akşam halk oylamasına ilişkin bir söz söylemedim ama dün konuştum.” ifadelerini kullandı.
Bakan Kılıç, Nazi benzetmesine ilişkin de şunları söyledi:
“Söylenen şey, Almanya’nın kullanmış olduğu veya Hollanda ile alakalı olarak kullanmış olduğu yöntemlerin bunu çağrıştırdığıdır. Bunun altını çizelim. Avrupa’nın içerisinde bundan 50 sene kadar önce gerçekten insanlığa karşı büyük suçlar işlenirken, Türkiye Avrupa’dan kaçak durumunda kalan birçok Yahudi vatandaşını almıştır. Dolayısıyla burada yapılan yabancı düşmanlığıyla alakalı olarak veya İslamofobi ile alakalı olarak bugün bunları konuşmak durumdayız. Maalesef, üzülerek söylüyorum, Avrupa’da çok ciddi yabancı düşmanlığı ve İslamofobi mevcut. Türkiye’ye karşı da üzülerek söylüyorum, şu anda Almanya’dayız ama bunu söylemek durumdayım, maalesef Almanya’da özellikle medyada sürekli Türkiye ile ilgili olumsuz haberler var ama şu söyleniyor Türkiye’de ‘Olanları Almanya’da konuşmak istemiyoruz’ deniyor. Ama bütün medya, televizyonlar ve basın sürekli Türkiye konuşuyor. Sürekli ama. Bu nasıl olacak?”
Bakanların konuşacağı etkinliklerin birtakım sebeplerden iptal edilmesiyle ilgili olarak da Kılıç, şöyle devam etti:
“Ülkenizdeki kanunlarınızı uygulama konusunda tabii ki hakkınız var ama ben de şunu karşılaştırıyorum o zaman. Biraz evvel kendiniz dediniz, daha önceki yıllarda Türkiye’deki seçimlerle alakalı konuşmalar yapıldı. Almanya’ya Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız geldiler ve konuştular. Biraz evvel dile getirmiş olduğunuz sebeplerden dolayı onlar iptal için kullanılmadı. Yine biraz evvel burada dile getirmiş olduğum darbe girişiminden sonra Köln’de darbe girişiminden çok kısa bir süre sonra bir konuşma yaptım, demokrasinin ve insan haklarının savunulmasıyla alakalı olarak. Ama 24 saat içinde Alman mahkemeleri Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ki o darbe girişiminde doğrudan hayatı hedef alınmıştı, onun konuşmasına izin verilmedi. Bu doğru bir şey değil. Mahkeme kararı vermiş olabilir. Bu konuda bir şey söyleyemem. Bu mahkemenin kararı.”
Darbe girişimi sırasında doğrudan hedef alınan ve öldürülmek istenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 50 bin vatandaşın barışçıl şekilde toplandığı Köln kentinde en azından video bağlantısıyla vatandaşlara hitap edebilmesi gerektiğini vurgulayan Kılıç, yapılan çifte standardı eleştirerek, “Ancak kısa bir süre sonra bir terörist, sizin hükümetiniz tarafından da terörist olarak kabul edilen kişi konuşabildi. Almanya’da olmayan bir PKK elebaşı.” ifadelerini kullandı.
TÜRK HÜKÜMETİNİN SİYASİ REHİNESİ DEĞİL
Alman toplumunda Türklerin, toplumun ilerlemesine kaktı sağlamak için çalıştıklarını belirten Kılıç, Merkel’in ülkede yaşayan herkesi Alman halkı olarak tanımlamasını olumlu bulduğunu kaydetti.
Bakan Kılıç, “Bu çok olumlu bir ifade. Bu vatandaşlarım ile onların çocukları ve torunları tarafından olumlu algılandı. Konuştuğumuz konu budur. İstediğimiz konu da budur. Hukuk devleti diyorsanız bunun denetlenebilir olması ve mahkemeler karar vermesi lazım. Bu burada geçerliyse Türkiye’de de geçerlidir.” diye konuştu.
Mahkemelerin bağımsız karar verdiğini vurgulayan Kılıç, “Biz hukuk devletiyiz. Hukuk devletine yardımcı olmak için geçen yaz Türk insanları yollara çıktı.” dedi.
Kılıç, Türkiye’de 3 milyon memur olduğunu, bunların yüzde 3’ünün görevini kaybettiğini, bunun da mahkemelerce denetlenebileceğini bildirdi. Tarihten hatırlatma yapmak istediğini dile getiren Kılıç, şöyle devam etti:
“Biz Berlin’deyiz. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra doğuda yaşayan birçok memur birleşik Almanya’da iş bulamadı. ‘Bu memurlara devlete sadakat göstereceklerine güvenemediğimiz için’ denildi. Bu hakkınız. Haklısınız da. Bu Avrupa Birliği’nde de öyle. Türkiye’nin de memurlarından sadakat bekleme hakkı var. Bu insanlar sadakat göstermiyor, darbe girişimine yer alıyor ve bu örgütün içindeyse? Bu bilgiler Dışişleri Bakanına verildi. Alman hükümeti Türkiye’de terör örgütü olan bu Gülen örgütünün kim olduğu konusunda üzerinde çalışıyor. Almanya’da 24 okulu olduğunu biliyoruz. Bu bilgileri verdik. Bunun ne olduğu konusunda Alman hükümetinin çalıştığına inanıyorum. Bu konuda çalışmak istediğinizi söylemeniz beni memnun etti.”
Sunucunun Türkiye’de tutuklu Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in Türk hükümetinin siyasi rehini mi olduğu yönündeki sorusu üzerine Kılıç, “Hayır, Türk hükümetinin siyasi rehinesi değil, hiçbir şekilde. Kararlar mahkemede verilir, hükümette değil. Elbette bu böyle.” dedi.
Kılıç, muhabirin ajan olduğuyla ilgili yorumlar hakkında da şunları söyledi:
“Kararları mahkemeler verir. Cumhurbaşkanına verilen bilgiyi kendisi paylaşabilir. Bu bir sorun değil. Ancak ben başka bir şeyi çok ilginç buluyorum. Türk yargısı bağımsız mı sorarsanız burada büyük bir yanlış yaparız. Tam o zaman Alman yargısı bağımsız ve Türk yargısı değil söylersiniz. Türkiye’de mahkemelerde ve yargıda çok açık şekilde çalışılıyor. Basın özgürlüğünü ifade ettiniz. Siz bir gün, her gün değil, Türk medyasına baktınız mı? Sadece hükümet ile ilgili olumlu konuşulmuyor. Bazı gazeteler var olumlu ve tarafsız olan. Ancak bazı gazeteler sadece eleştirmiyor, hükümete karşı hakaret içeren kelimler kullanıyor. Bana karşı da böyle bir olay oldu. Kararlar mahkemeler tarafından verilir. Yargı bize uymayan bir karar verirse yargı bağımsız değildir diyemeyiz.”
Bakan Kılıç, Yücel ile Alman konsolosluğunun ilgilenmesine izin verilip verilmeyeceğine ilişkin soru üzerine, “Tabii şunu dile getirmem gerekiyor. İki hafta kadar önceydi. Adalet Bakanımız Almanya’ya geliyordu. Sonra son dakikada program iptal oldu. O veya bu sebepten dolayı. Biz bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Siz doğru olduğunu düşünüyorsunuz veya belediyenin haklı olduğunu söylüyorsunuz. O ziyaret çerçevesinde Adalet Bakanımız Almanya Adalet Bakanı ile görüşecekti. Keşke o toplantı olabilseydi. Belki şu anda bunu konuşuyor olmazdık.” diye konuştu.
Referandum konusunda görüşlerini açıklayan Bakan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Konuyu ve tartışmayı biraz evvel gördüğümüz film üzerinden yapacak isek, hata yaparız. Neden? Çünkü filmde çok büyük yanlışlar var. Filmde örneğin sistemin halk tarafından onaylanması durumunda seçilecek cumhurbaşkanının parlamentoyu feshedebileceği ifade ediliyor ama şunu söylemiyor: Parlamentonun da bu yetkisi var ama bir püf nokta var. Cumhurbaşkanı veya parlamento fark etmez, herhangi birisi seçim kararı alırsa her ikisi birden seçime gidiyor. İşte bakın anlatmaya çalıştığımız da bu. Bu filmi burada hazırlayan arkadaşlar, keşke daha iyi çalışsalar. Biraz daha iyi okusalardı. O zaman bu hatayı yapmazlardı. Bu bir tanesi. Bir sürü daha farklı farklı şeyler var. Altmaier’e teşekkür ediyorum. Çünkü dedi ki, ‘Türkiye’deki bu konuyla alakalı şu anda bir şey söyleme hakkımız yok’. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları 16 Nisan’da oy verecekler. Bunu 5 milyon vatandaşımız da yapacak. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları karar verecek. Dolayısıyla bu halkın vereceği bir karardır. Şunu söylüyoruz: Bu sistemin içinde seçilecek olan cumhurbaşkanı en fazla iki dönem seçilebiliyor. 5 yıldan iki dönem. Dolayısıyla bugünkü birçok parlamenter sistemde öyle bir sınırlama yok. Çok daha uzun dönem ve yıllardır görev yapan başbakanlar, hükümet başkanları mevcut.”
Bakan Kılıç, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Türkiye’de olup olmayacağının Türkiye ve Türk halkının kararına bağlı olduğunu sözlerine ekledi.
Proje Bilgi Formu
Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.