Maliye Bakanı Naci Ağbal, “Paramız var, ekonominiz sağlam. Borcun, milli gelire oranı yüzde 30’un altında. Avrupa ülkelerinin borcunun milli gelire oranı Türkiye’nin 3 katı, bütçe açıkları Türkiye’nin 3 katı.” dedi.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Erzurum’a gelen Ağbal, Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Konferans Salonu’nda düzenlenen “Türkiye Ekonomisi ve Reform Gündemi” konulu konferansta üniversite öğrencileriyle bir araya geldi.
Ağbal, burada yaptığı konuşmada, öğrencilerin ders kitaplarından okuyarak öğrendiği 1990’lı yıllardaki kamu maliyesinin o kötü yıllarını, kendilerinin yaşayarak bu güne geldiğini söyledi.
1990’lı yılların hem ekonomide hem kamu maliyesinde sıkıntılı yıllar olarak tarihe geçtiğini ifade eden Ağbal, şöyle konuştu:
“Ekonomide sürekli krizleri arka arkaya yaşadığımız yıllar oldu. İlk büyük ekonomik krizi 1994 yılında yaşadık. Büyük bir döviz krizi yaşandı ve bir anda döviz patladı. O zamanlar çok sayıda vatandaşımız, döviz kredisi alarak ev almıştı. O yıllarda insanlar evin anahtarını götürdüler teslim ettiler ve kredi borçları da hala bitmedi, ödemeye devam ettiler. Ekonomik krizlerin toplum hayatında aşırı kırılmalara neden olduğu dönemler oldu. 1996’da siyasi bir krizle ekonomide derin bir uçurum meydana geldi. 1998 yılında küresel ekonomik kriz Türkiye’yi bir daha vurdu. 10 yıllık devrede arka arkaya 3 kriz geçirdik.”
– “1990’lı yıllar, Türkiye ekonomisi anlamında kayıp yıllar oldu”
Geriye dönüp bakıldığında tüm krizlerin altında siyasi krizlerin olduğuna işaret eden Ağbal, zayıf ve kırılgan olan siyasetlerin, ekonomik krizleri tetiklediğini dile getirdi.
O dönemlerde hükümetlerin ortalama ömrünün 17 ay olduğuna dikkati çeken Ağbal, “17 ayda, bir bakan değişiyor. Böyle bir Bakanlar Kurulunun memleket meselesini çözme imkanı yok. 1990’lı yıllar, Türkiye ekonomisi anlamında kayıp yıllar oldu. Ekonomide ve kamu maliyesinde ciddi bozulmalar oldu. 1990-2000 yılları arası Türkiye’nin ortalama yıllık büyüme oranı yüzde 3,6 yani 12 yıl boyunca Türkiye’nin ekonomisi yüzde 3,6 oranında büyümüş. 1990 yılında Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 2 bin 500 dolar civarındaydı. 2002’de bu 3 bin 500 seviyesine ancak çıkabildi. 12 yılda Türkiye milli gelirde bin dolarlık bir artışı ancak sağlayabildi. Son derece cılız bir artış.” diye konuştu.
– “Türkiye, 1999-2000 yılları arasında, yıllık ortalama bir milyar dolar yatırım aldı”
Ağbal, Türkiye’nin ekonomik bakımdan çok sıkıntılı yıllar geçirdiğini belirterek, ülkeye doğrudan yurt dışı yatırımların gelmediğine dikkati çekti.
Ülkenin bazı yıllar yatırımda sıfır çektiğini aktaran Ağbal, şunları kaydetti:
“Türkiye 1999-2000 yılları arasında, yıllık ortalama bir milyar dolar yatırım aldı. O zamanlarda bir ülke bir yıl boyunca bir yatırımı ancak alırken, biz şimdi Erzurum’da sadece bir yatırımda bir milyar doları konuşabiliyoruz. Nereden nereye geldik. Türkiye’nin kamu maliyesinin uzun süre bozulduğu yıllar oldu. Hazine borçlanıyor, borç bulamıyor. Biz bugün borçlanıyoruz ve ‘3 kat talep geldi’ deniyor. O zaman borçlanıyoruz ama talep gelmiyor. Türkiye 100 liralık borçlanmaya karşı 75 lira borç ödüyordu. Türkiye’nin o dönemde borçlanmaya karşılık ödediği reel faiz oranı yüzde 25 oranında. 2002 yılında bu ülkede bütçe yapıldığında, bütçenin genel görünümü şu: 100 liralık bir harcama bütçesi yapıyorsunuz, bunun 43 lirasını tek başına faize ayırıyorsunuz. Geri kalan 57 lirasını eğitime, sağlığa, sosyal yardımlara ayırıyorsunuz. Bütün ayırdığınız kaynak, faizden arta kalan kısım. Yani kamu maliyesi olabildiğinden kötüydü.”
– “Külliyat fırlatsan bir şey olmaz”
Bu kadar kötü bir tabloda 1990’lı yılları yaşadıklarına işaret eden Ağbal, Anayasa kitapçığı fırlatıldı diye ülkede neler yaşandığını herkesin bildiğini belirtti. Ağbal, şöyle devam etti:
“Eğer bir ülkenin ekonomisi güçlüyse, Anayasa kitapçığı değil, kocaman bir külliyat atın hiçbir şey olmaz. 2002’de vatandaşlar siyasilere faturayı kesti ve ‘yeter’ dedi. 1990’lı yıllar boyunca söylenen ve yapılmayan ne varsa 2002-2005’te hepsi yapıldı. Türkiye gerçekten bu dönemde olağanüstü başarılara arka arkaya imza attı. Bu da siyasi istikrarın kalıcı bir şekilde tesis edilmesiyle oldu. 2003 ile 2008 arasında Türkiye’nin ortalama büyüme oranı yüzde 7’ye yakın. Yani büyümeyi 2 kat arttırdık. Bu dönem kamu maliyesinde hızlı bir iyileşme oldu. 2008 yılına kadar Türkiye, birinci nesil dediğimiz bütün yapısal reformlarını tamamladı. 2009’da dünyayı etkileyen küresel bir ekonomik kriz oldu. Ama 90’lı yıllardan farklı olarak Türkiye ekonomisi olağanüstü bir performansa imza attı. 2011-2013 yılları arasında büyüme oranı yüzde 13, yani Türkiye ekonomisi yüzde 8,2 büyüdü.”
Avrupa ülkelerinin bütçe açığı Türkiye’nin 3 katı
Naci Ağbal, Türkiye ekonomisinin 2013 yılının nisan ayında en iyi seviyeye ulaştığına işaret ederek, hemen sonrasındaki mayıs ayında Gezi olaylarının ve ardından ise 17-25 Aralık olaylarının patlak verdiğini hatırlattı.
Daha sonra Türkiye’nin ekonomisinin kötü olduğu yönünde politikaların yürütüldüğünü kaydeden Ağbal, “Paramız var, ekonominiz sağlam. Borcun, milli gelire oranı yüzde 30’un altında. Avrupa ülkelerinin borcunun milli gelire oranı Türkiye’nin 3 katı, bütçe açıkları Türkiye’nin 3 katı.” diye konuştu
Türkiye’yi sıçramaya getirecek tarihi bir eşikte olduklarını ifade eden Ağbal, 16 Nisan’da ülkenin geleceği için önemli bir halk oylamasına gideceklerini anımsattı. Ağbal, şunları söyledi:
“16 Nisan’daki Anayasa değişikliği, başka ülke örneklerine bakılarak yapılan bir Anayasa değişikliği değil, Türkiye’nin siyasi ve ekonomi tarihine, tecrübelerine bakılarak getirilen bir Anayasa değişikliğinden bahsediyoruz. Kişi başına milli gelir 10 bin 700 dolarsa, bu siyasi istikrarla inşallah çok rahat şekilde 25 bin dolara doğru gidecek. Hükümet sisteminde çok kalıcı kurumsal bir değişikliğe gidiyoruz. 25 bin dolar hedefi yakalanamayacak bir hedef değil”
Şu anda milli gelirin 11 bin dolara ulaştığına işaret eden Ağbal, “16 Nisan’da inşallah yapacağımız değişiklikle Türkiye’nin demokrasisi güçlendirecek ve Türkiye milli iradeyi bütün sözlerin üzerinde tek söz kılacak. Gelecekte inşallah ekonomide yakaladığımız bu tempo daha iyiye gidecek. İleriye, geleceğe daha umutla bakacaksınız. İnşallah 16 Nisan sonrası Türkiye’yi sizler inşa edeceksiniz. Sizlerin cesaretiyle girişimci ruhuyla bu gün bulunduğumuz yerde sizler bulunacaksınız. Türkiye’yi daha ileriye sizler taşıyacaksınız.” dedi.
ETÜ Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı da üniversitenin çalışmaları hakkında katılımcılara bilgi verdi.
Konuşmaların ardından Rektör Yaylalı, Bakan Ağbal’a hediye takdim etti. Ağbal, daha sonra beraberindekilerle üniversitenin kütüphanesini gezdi.
Programa, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, AK Parti Erzurum milletvekilleri Zehra Taşkesenlioğlu, Mustafa Ilıcalı ve öğrenciler katıldı.
Proje Bilgi Formu
Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.